30 Mayıs 2011 Pazartesi

Boston’da bir müzenin bodrumunda iki bin yaşında olduğu sanılan bir mumyanın keşfi kamuoyunda büyük ilgi uyandırır. Ancak bilgisayarlı tomografi taraması, mumyanın bacağında iki bin yıl öncesine ait olamayacak bir cisim ortaya çıkarır: Bir kurşun.


Dedektif Jane Rizzoli ile adli tıp uzmanı Maura Isles’ın yolları bir kez daha kesişiyor. Arkeoloji Katili’ni yakalayamazlarsa vahşi cinayetler son bulmayacak.


“Ruh Koleksiyoncusu ani virajlarla ustaca kurgulanmış muhteşem

bir gerilim romanı.”

The Globe and Mail


“Günümüz gerilim edebiyatının en yaratıcı yazarından çarpıcı

bir dehşet hikâyesi.”

The Providence Journal


“Sağlam kurgusu ve tam ayarındaki bilimsel ayrıntılarıyla

Ruh Koleksiyoncusu Gerritsen’in en iyi eserlerinden biri.”

Chicago Sun-Times

24 Mayıs 2011 Salı

Ünlü hikâye rekabet oyunu konusunda ilk öğrenmemiz gereken basit bir mesaj içermektedir. Tavşanın sorunu, aşırı özgüven ve rakibini hafife almaktır; “Kibir en büyük günahtır.” Kaplumbağa ise dirayetle çalışarak sonuca gitmeyi başarmıştır.

Fakat, acaba bir daha yarışsalar ne olurdu diye sormak pek akla gelmez.

Bu kitap yetişkin tavşanlar ve kaplumbağalar için yazıldı. Tavşan yanlışlarını görüp, öğrenip akıllanırsa eğer, kaplumbağanın hiç şansı yok gibi.



Siz bir tavşan mısınız, yoksa bir kaplumbağa mı?

Peki, yarışı başlatan düdüğü kim çalıyor…

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Bütün bu ac›tmalardan sonra hep ayn› şey...

Beni gördüğ andan beri, valizini elinden b›rakmad›n:

“Düş yakamdan,” “Katlanam›yorum,” “Bu ruhsal anatomi

seanslar›na dayanam›yorum...”

Oysa bana neler yapt›ğ›n›n fark›nda m›s›n?

‹çimi dağl›yorsun!

Bir dakika bile üzmekten korkmad›n beni: Hiç düşünmedin!


12 yaş›nda, üstün yetenekli, büyük bir holdingin tek

vârisi olan çalkant›l› bir ruh...

Bir gemi yolculuğu boyunca ona eşlik edecek olan refakatçi...

Ve bir andan diğerine avc›n›n ava, kurban›n cellada dönüştüğü bir yolculuk...


Refakatçi birini sevmenin, kendini ona ait hissetmenin

dikenli s›n›rlar›nda gezinen gerilim yüklü bir roman...

Yürekçelen bir kitap...


M›s›r, 1964. Ebu Simbel’deki Büyük Tap›nak, Assuan Baraj›’n›n yükselen sular›ndan kurtar›lmas› için, bloklar halinde sökülerek daha yüksek bir arazide yeniden kurulacak. Nil boyunca hem dirilerin hem de ölülerin dünyas›n› geri dönülemeyecek biçimde değiştiren bu muazzam proje, Kanadal› mühendis Avery ile kar›s› Jean’in hayatlar›n› da alt üst edecek. Kanada'ya dönüp ayr›ld›klar›nda, Polonya göçmeni Lucjan’›n çekimine kap›lan Jean, onun iflgal Varşova’s›na ait çocukluk an›lar› arac›l›ğ›yla kendi kay›plar› ve geleceğiyle yüz yüze gelecek.

Adını ve yüzünü okurlarından yıllarca saklayan ünlü bir yazar, son kitabında kendini anlatmaya karar verir. “Ben” adını verdiği eseri, daha önce yazdığı 29 romanın şerhi olduğu kadar, övünç duyduğu egosunu da gözler önüne sermektedir.


Yazar, dinlenmek üzere gittiği bir sahil kasabasında cinsiyeti belirsiz birine âşık olur. “Kadın mısın, erkek mi?” sorusunu reddeder, çünkü bu sıradışı aşkı, çok güvendiği kalemine muazzam bir meydan okuma olarak görür. Onu yazdığı kitaplarla yarıştıracak bu problemi saf zekâsıyla çözmek ister. Fakat akıl, anlamaya yetmez. Kendini içinden çıkılmaz bir labirentin içinde bulan yazar, benliğinin adım adım çöküşüne tanıklık eder.


Kim, yazdıklarıyla sınanan bir yazarın varlığına anlam bulma mücadelesi. Başta cinsiyet olmak üzere insana “ben” dedirten bütün etiketlerin sorgulandığı, fiillere ve sıfatlara sahip olunamazlığın keşfi.

“Bence Selim ‹leri k›rk y›ldan beri emek verdiği edebiyat alan›nda mutfağ›ndan, izbesine kadar evleri, sokaklar›, insanlar›yla, dünü bugünüyle ‹stanbul’u kucaklam›ş, her eseriyle biraz daha ustalaşm›ş, değerli bir ‹stanbul yazar›d›r.”

‹nci Enginün

Nedim Gürsel çağdaş Türk edebiyatı üzerine yazdığı incelemelerinde titiz ve çok yönlü bir araştırmacı kimliği sergiliyor. Yakup Kadri, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal gibi yirminci yüzyıl Türk edebiyatının önemli yazarlarını değerlendirirken yapıtlarının toplumsal ve metinsel bağlamlarını da ele alıyor. Türk kadın edebiyatından Ziya Gökalp’in milliyetçiliğinde epik söyleme kadar uzanan bu zengin yelpazenin bir başka özelliği de, edebiyatımızdaki azınlıklar konusunu ele alması. Sait Faik’in Rum kahramanları ile Nâzım Hikmet, Mithat Cemal Kuntay, Oktay Akbal, Necati Cumalı, Sevim Burak ve Mario Levi gibi yazarların yarattığı Yahudi kahramanlar, Nedim Gürsel’in bakışıyla inceleniyor.

Bozkırdaki Yabancı, özgün edebiyat araştırmaları açısından pek zengin olmayan ülkemizde önemli bir boşluğu doldururken, okura derin bilgiler, değişik açılımlar, yeni tatlar da sunuyor.


Hızlı ve yoğun geçen günlerde, yemek yapma telaşı yaşayan kadınlar, erkekler, gençler ve orta yaşlılar dikkat!.. Lezzetin ustası Sahrap Soysal hepimize göre bir yemek kitabı hazırladı. fiıkır flıkır, fıkır fıkır bir yemek kitabı. Yazarı gibi neşeli, renkli…

Böylesi Her Eve Lazım diyeceğiniz türden yani...


Evet, adı üstünde Her Eve Lazım yemekler. Serinin önceliğini de Salatalar ve Mezeler’e verdik haliyle…

Önce yenir, sonra yenir, yediklerimize dikkat ediyorsak, ki artık kim etmiyor, öğünü tek baflına kurtarır gerektiğinde.

Amiral, deniz kahramanı, korsan ve savaşçı Hayreddin ya da Batı’da tanındığı adıyla Barbaros, efsanevi bir şahsiyetti. Yunanistan’ın Midilli Adası’nda doğup, Osmanlı donanmasının kaptanıderyası, Cezayir sultanı, Kanuni Sultan Süleyman’ın dostu ve danışmanı oldu. Yaşamı

XVI. yüzyıl Akdeniz tarihine damga vurdu. Kardeşi Oruç’la birlikte Kuzey Afrika kıyısına yerleştiği andan itibaren, Akdeniz’deki yaşamın ve ticaretin örüntüsü ebediyen değişti. Osmanlı donanmasını yeniden düzenlemedeki başarıları ve donanma komutanlığı, tüm Avrupa’yı tehdit eden Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesine yardımcı oldu. Öldüğü zaman, o yıla ait Türk kayıtları “Denizlerin Sultanı öldü” diye duyurdular.

Bu eksiksiz biyografide Ernle Bradford, Barbaros’un dikkate değer yaşamını, tarihin bu nefes kesici anında Osmanlı ve Akdeniz dünyalarının canlı bir portresiyle birlikte ustaca yeniden yaratmış.

“Türk denizcilik tarihinin bu en önemli şahsiyetinin yayımlanmış yegâne biyografisi ve palavracı korsan masallarının heyecanını hatırlatan

hareketli bir öykü.”


John Freely


Altan Öymen’in yeni kitab›n›n ad› Öfkeli Y›llar. Ülkemizde 1950’deki ilk iktidar değişikliğinden sonraki y›llar, gerçekten bir “öfke dönemi”nin başang›c›d›r. Siyasi partiler aras›nda tahammülsüzlük ve öfke eğilimleri o y›llarda h›zla t›rman›r. Öfke, d›ş politika söylemlerinde de yer al›r... Komünistlik şüphesi, “vatan hainliği”nin kan›t› gibi görülür. Bu, McCarthy dönemini yaşayan ABD’de de öyledir, ama Türkiye’deki McCarthy’cilik, bir ara ABD’dekini aratmayacak kadar şiddetlenir. Bir başka tart›şma konusu, “‹rtica tehlikesi var m›, yok mu?”dur. Bu soruya hükümet bazen “yoktur” diye cevap verir, bazen “vard›r” deyip baz› kişi ve kuruluşlar hakk›nda önlemler al›r... Dönemin ülke içi olaylar›n›n başl›klar› aras›nda şunlar da var: “167 komünist” davas›, Malatya suikast›, Atatürk’ü Koruma Kanunu,

6-7 Eylül Olaylar›, Halkevlerinin kapat›lmas›, CHP mallar›n›n al›nmas›, K›rşehir’in cezaland›r›lmas›, bas›n› dize getirme girişimleri... Ama ayn› zamanda, Eisenhower’›n başkan seçilmesinden Stalin’in ölümüne, M›s›r ihtilalinden ‹ran’daki Musadd›k hareketine, ABD’deki McCarthy’ciliğin gelişmesinden Marilyn Monroe’nun hikâyesine kadar, dünyada ne olup bittiğni anlatan bölümler de var. Tabii, o dönemde gazeteciliğini sürdüren Altan Öymen’in kendi gençlik y›llar›n› anlatt›ğ› bölümlerle birlikte...

Nedim Gürsel edebiyat, tarih, mimari ve resmin kesişme alanlarını göz ardı etmeden İspanya’da bir yolculuğa çıkarıyor okuru; Madrid’den Toledo’ya, Barcelona’dan Santiago de Compostela’ya ve elbette Endülüs kentlerine götürüyor. Bu kitabın bir başka özelliği de boğa güreşi ile El Greco ve Goya’nın yapıtlarına bir yazar gözüyle bakması.

"… Ne zaman bu topraklarla, Türklükle, azınlık olmakla ilgili bir tartışma açılsa bu yüzden mi en sonunda kekre bir tat kalıyordu damağında? Herkes meseleye bildiği çerçeveden yaklaşır, oysa Batı Trakya hiçbir çerçeveye sığmazdı. Önyargılarla, ezberlerle, kalın kalın kitapların uzun uzadıya dipnotlarıyla kuşatıldığında biraz da yadırgadığı bir his doluşurdu Türkan’ın içine. Neresinden çıktığını bilmediği bir sahiplenişle 'Öyle değil işte, siz bilmiyorsunuz' diye atılası gelir, sonra içindeki o kekeme his boğazına tıkanırdı. Susunca en çok tarlalar gelirdi gözlerinin önüne, çardaklar, pastal odaları…"

Bu hikâye, Gümülcine’de bir azınlık kütüphanesinde görevli gencin,

“Sizi anlatan yeni bir roman var mı?” diye sorulduğunda, buna yanıt

dahi veremeden raflara bakıp kalışına yazıldı. Batı Trakya’nın ve kızanlarının anlatısız bugününe küçük bir kapı aralayabilmek düşüyle… Komşu Kapı, Duygu Bayar Ekren’in ilk romanı.


“Cervantes’ten bugüne, romanın yöntemi genel olarak taklit olmuştur: Karakterler anlamlı buldukları kitaplardaki karakterlere benzemeye çalışırlar. Ama peki ya farklı bir şey denerseniz – ya taklit yerine incelemeyi, eğretileme yerine düzdeğişmeceyi yeğlerseniz? Peki ya ortalıkta Gaul’lü Amadís adlı romanın kahramanıymış gibi yaparak dolanmak yerine, yaşamınızı Amadís’in asıl yazarının esrarını incelemeye adar, İspanyolca ve Portekizce öğrenir, bütün akademik uzmanların izini sürer, Gaul’ün nerede olduğunu bulursanız (çoğu uzman Galler ya da Breton diye inanıyor) – peki ya bütün bunları kendi başınıza yapar, kurgusal bir karakter uydurmazsanız? Peki ya siz bir kitap yazdıysanız ve baştan sona doğruysa?

İşte bu kitabın yaslandığı fikir budur.”


Elif Batuman, Amerika’da “2010’un En İyi Kitapları” listelerinde yer alan ilk kitabı Ecinniler’de, özyaşamöyküsü, gezi günlüğü, deneme, eleştiri ve inceleme formlarını incelikle iç içe geçirerek, Türkiye, Amerika, Rusya ve Özbekistan’da “Rusça kitaplar ve onları okuyanlar”la yaşadığı maceraları anlatıyor.

Dostoyevski, Puşkin, Tolstoy, Çehov, Ahmatova, Gogol, Babel ve başka Rus yazarları, ayrıca King Kong, Ali Şir Nevai ve başka pek çok şey üzerine, hem eğlendirici hem de öğretici bir kitap.


20 Mayıs 2011 Cuma

Ergen beden ve ruh sağlığı

Hormonal değişiklikler

Cilt sorunları

Obezite

Erken ve gecikmiş ergenlik

Tiroit sorunları

Ergen ve bilgisayar

Depresyon

Sınav kaygısı

Acil durumlar

Ergen ve spor

Aşılar

Ergenlik döneminde beslenme


Çocukluktan yetişkinliğe geçiş aşaması olan ergenlik dönemi hem gençler hem de ebeveynler için sancılı bir süreç. Bu dönemde ebeveynler sık sık artık çocuklarına ulaşamadıkları duygusuna kapılır; ergenler ise “Beni kimse anlamıyor” duygusuna. Kim Korkar Ergenlikten, bu sancılı süreçte hem sorunlarıyla başa çıkmakta zorlanan gençlere hem de çocuklarıyla empati kurarak onlara yardımcı olmak isteyen anne babalara yol gösterici bir rehber niteliğinde.

Ergenlik döneminin inişli çıkışlı temposuna ışık tutan Kim Korkar Ergenlikten, aşılardan cilt problemlerine, acil sorunlardan beslenmeye, bir ergenin yaşayabileceği hem ruhsal hem fiziksel sorunlara çareler öneriyor.

Ve bu özelliğiyle de alanında bir ilke imza atıyor.

Ergenlerin bedensel ve ruhsal tüm sorunlarına ışık tutan bu kitap gençler ve ebeveynler için bulunmaz bir destek.


• Neden yaşlanırız?

• Sağlığımızda kalıtımın rol¸ nedir?

• Doğru beslenme ilkeleri nelerdir?

• Kalp sağlığını nasıl koruruz?

• Çevresel risklerden nasıl kaÁınırız?

• Sağlığımızı tehdit eden risk faktörlerini nasıl azaltırız?


Prof. Dr. Mithat Yılmazt¸rk Sağlık ve Uzun Ömür Elkitabı’nda tüm bu soruların yanıtlarını veriyor. Hastalıkları, nedenleri, korunma yolları ve tedavi yöntemleriyle ele alarak sağlıklı yaşam için bütünsel bir bakış açısı sunuyor.