31 Ekim 2011 Pazartesi

Ali Topuz, özel ve siyasal yaşamını sergiliyor. Çocukluğundan gençliğine ve siyaset dönemine uzanan panoramada Türkiye’nin tarihi, coğrafi, ekonomik ve sosyolojik fotoğraflarını görüyoruz.


Duayen bir politikacının, iktidar da olmuş muhalefet de etmiş bir partinin ve bir ülkenin serüveni…

Ali Topuz, usta gazeteci Hikmet Bilâ’nın sorularını yanıtlıyor, çocukluğundan başlayarak yaşamını, partisi CHP’yi ve Türkiye’yi büyük bir açık sözlülükle anlatıyor.

Değişimi Yaşamak / Ali Topuz Anlatıyor-1, bir anılar demeti, portreler galerisi ve etkileyici bir belgesel.


“Okurlar, 1950’lerden 1970’lere uzanan politika galerisinde

tanıdık tanımadık ilginç portrelerle karşılaşacaklar.

CHP’yi izleyenler ve parti örgütü için bu kitap önemli bir gerçeği de saptıyor: Partide gençleşme, yenilenme ve büyüme, tamamen tabandan, gençlik kollarından ve örgütten gelen donanımlı ve deneyimli kadrolarla sağlanabilir; yabacı takımlardan gelen oyuncularla değil...

Atatürk Cumhuriyeti’nin bir jandarma çavuşunun oğluna, milletvekili

ve bakanlık kapılarının nasıl açıldığını somut olarak gösteren, çok değerli

bir örnek…”


Kemal Anadol


26 Ekim 2011 Çarşamba

21. yüzyılda neredeyse tepeden tırnağa değişmekte olan dünyamızda, küreselleşmenin etkisiyle çok sayıda eksenden oluşan bir uluslararası ilişkiler ortamı gelişiyor, yeni fırsatlar doğuyor, yeni işbirlikleri kuruluyor. Türkiye’nin, siyaseti, ekonomisi ve çeşitli kurumlarıyla Avrupa Birliği yolculuğu da bu süreçte şekilleniyor.


Elinizdeki kitap, dünya nüfusunun üçte ikisini oluşturan, dünya ekonomisinin yüzde 90’ını temsil eden 20 gelişmiş ülke, yani G-20 çerçevesinde, Türkiye ve Avrupa Birliği’ne ilişkin “geleceğin kısa tarihini” sunuyor. Avrupa halklarının ne istediğinden, Türkiye’nin AB üyeliğinin “neden, ne zaman, nasıl”ına; Çin ve Hindistan’ın hamlelerinden, uluslararası futbol turnuvalarına; vize sorunundan lobi faaliyetlerine kadar, geleceğin inşasında rol oynayan her şey, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde en deneyimli isimlerinden Bahadır Kaleağası’nın rahat ve akıcı üslubuyla sayfalara dökülüyor.


“G20 Gezegeni’nde Türkiye için Avrupa ana eksen olmaya devam ediyor.

Ana eksen, fakat yegâne eksen değil.”


25 Ekim 2011 Salı

Karşı kıyının ışıkları gözümde birikir, taşar yaş olur. İstanbul’u ıslatırım, bir de seni. Olduğun yerde ve anda yağarım üstüne üstüne. Yaşlarım sesim olur hiç duymadığın kadar. Korunağımı yıktığımda arkasında olanı görmeye dayanabilir misin? Ancak sustuğunda dinerim. Bak işte bu benim. Sen beni böyle bilir misin? Başını eğer, susarsın. Sırılsıklam susarsınız İstanbul’la. Suskunluğun sesim olur.


Başka Dillerin Şarkısı’nda bazen rüzgârın, vapurun, martıların sesini duyacak, İstanbul’u başka bir makamdan dinleyeceksiniz. Uzak diyarlardakilerin özlemleri, çayın demine karışacak. En sıradan hayatların ortasındaki karar anlarına, yalnızlıklara eşlik edeceksiniz. Suskun kalan şarkıları bir ağızdan söyleyeceksiniz.


Karin Karakaşlı’nın 1998’de Yaşar Nabi Nayır Ödülü’nü alan ve Varlık Yayınları tarafından 1999’da yayımlanan ilk öykü kitabı bir kez daha bizimle.


6 Ekim 2011 Perşembe

“Hangi boyutundan ele alırsak alalım, bugün gelinen noktada Kürt sorunu Türkiye için hem sürdürülmesi, hem de yönetilmesi zor bir mesele haline gelmiştir. Türkiye’nin vatandaşlarına ‘eşit ve birinci sınıf’ vatandaş olduğunu hissettirmesi, muasır medeniyet seviyesi düzeyinde bir düzen tesis etmesi ve büyük devlet olma iddialarını devam ettirebilmesi için bu meseleyi çözmesi gerekmektedir. Hadisenin vardığı hassas nokta, toplumsal psikolojinin doğru yönetilmesini ve ortak aklın kullanılmasını zorunlu kılmaktadır.”


Osmanlı İmparatorluğu’ndan başlayarak Cumhuriyet dönemi boyunca ve günümüzde, Kürt sorununun devlet katında nasıl algılandığına, tespitlere ve çözüm önerilerine resmi raporlar ışığında yaklaşan Hüseyin Yayman, “güvenlikçi politikaların” yerini almaya başlayan yeni adımlara dikkat çekiyor, Türkiye’nin kritik bir eşikte olduğunu belirtiyor.

Kimisi ilk kez gün ışığına çıkan, kimisi uzun süre gizli tutulan, kimisi de daha önce kamuoyuna açıklanmış çok sayıda belgeye yer veren kitap, Kürt sorunuyla ilgili geniş bir ansiklopedi niteliğinde.


“Bu kitap, araştırmacılar için bir hazine gibi.”


Mehmet Ali Birand


“Hüseyin Yayman çok sıkı bir araştırmacıdır. Son yıllarda yaptıklarını yakından takip ediyor ve onun Türkiye’de Kürt sorununu en iyi bilen uzmanlardan biri haline gelmesini sevinçle ve imrenerek izliyorum.”


Ruşen Çakır


“İlgililer için, hele siyasiler için başucu kitabı. O günden bu güne Kürt sorununa ilişkin yetkililerce söylenmiş ne kadar söz, atılmış ne kadar adım varsa hepsinin özetini bulmak mümkün.”


Şamil Tayyar




Diyet ya da sağlıklı yemekler deyince sizin de aklınıza haşlanmış sebzeler, tatsız tuzsuz yemekler mi geliyor? Gelmesin! Çünkü sağlıklı ve lezzetli beslenmek demek aslında doğru malzemelerle pişirilmiş kebabı, pizzayı ve lahmacunu, fırında karnıyarığı, ıspanaklı böreği de yiyebilmek demek.

Sadece haşlanmış sebzeyle bir ömür geçer mi? Hem ömür geçmez hem de buna sağlıklı beslenme denmez.

Doktor Ender Saraç, bu fikirden yola çıkarak Türkiye’de bir ilke imza attı:

Bir şefin -Ayvaz Akbacak- ve bir diyetisyenin -Betül Ay- işbirliğiyle lezzetli

ama şişmanlatmayan, besleyici ama mideyi yormayan yemek tarifleri hazırladı.

Sağlıklı beslenmek isteyen, ancak damak tadından da vazgeçmeyenlere bu kitap

ilaç gibi gelecek.

Hepinize afiyet olsun! Hayatınız sağlıklı ve lezzetli geçsin!