31 Mayıs 2013 Cuma




Do⁄an günefl karardı⁄ında,
Geçmifl, çıplak bir kılıç gibi keskinleflti⁄inde,
Japonya artık bir anı de⁄il, 
kâbus oldu⁄unda,
Kaiken’in zamanı gelmifl demektir.

23 Mayıs 2013 Perşembe


Margot kırklı yaşlarının başında ölür ama bu bir son değildir! Çünkü koruyucu bir melek olarak dünyaya geri gönderilir. Hem de kendisinin koruyucu meleği olarak. Hayatını en başından sonuna kadar yeniden yaşayacak olan Margot, yaptığı hataları düzeltmek için büyük bir mücadeleye girişir. Ama onu cehenneme göndermek isteyen iblisler varken kaderinin kontrolünü eline alması sandığı kadar kolay değildir…

Bir Meleğin Günlüğü bize yalnız olmadığımızı hatırlatan modern bir masal. 
Booklist


Sihirli bir dünyanın eşiğinde, parmaklarımın ucuna kalkmış, hayata bakıyorum.
Eski bir aşk, iki erkek, iki şehir; yaşlı bir halanın belleğinin sınırlarında aranan, bulunmaya çalışılan bir yitik yaşam, onun ellerini sımsıkı tutup kaybolmuş bir dünya ile kurulabilen tuhaf bağlantı; İstanbul’un bir rüyada kalmış tüm değişik köşeleri; güneşli ve gölgeli halleriyle annemin sureti.
Aşkın peşine düşüp gidilen çılgın bir Konya yolculuğu. 
Sıcak yaz günlerine dönüşen karlı geceler, gümüş bir tepsi gibi parlayan Eymir Gölü ve kıyısında kulağıma fısıldanan ürkek bir “Seni seviyorum.”
Aşkın bir şehri değiştirişi, kader yumağına takılan bir insanın mutluluğu arayışı, eski insanlar, eski yıllar, eski evler ve onların içinde saklı kalmış rüyalar…
Yaşanamamış aşklar, yıllar sonra siyah beyaz kuğulu bir kartpostaldan bulunup çıkartılmaları; İnkılap Sokak’taki küçük ev, bozkırın bana sunduğu sonsuz gece. Gökte gümüş bir ay. 
Karlı gecelerde hatırladığım anneannem.
Gecenin kocaman bir kara panter gibi kaçıp gidişi.
Kardeşim Mümtaz’ın mavi pelerinli bir kuş olarak sonbahar bahçeme gelişi. 
Kullanılmayan telefon tuşları, birbirine söylenmeyen duygular, ruh sessizliği, durgun fırtına.
Sevdiğim iki şehir arasında bir kâğıt gibi yırtılışım. Duygularda bir nar çatlaması.

Yanıma gel, gözlerime bak, ellerimi tut, “Seni seviyorum” de. Yanımızda Eymir Gölü olsun. Geçmişi bir sihirbazın renkli fuları gibi boynuma sarmış olayım. Sonra Fevzi gelsin, her şeyi bozsun!

9 Mayıs 2013 Perşembe


Fazla kilolarımızın hepsinden kurtulmak ve 
bir daha hiç kilo almamak! 

Kulağa çok hoş geliyor değil mi? 
Hem de sıkıcı bir rutine dönüşen diyet reçeteleri olmadan…
İster baklava ister lahmacun yiyerek…
Günlük menülerinizi özgürce, kendiniz planlayarak…

Yeni bir “mucize diyet” daha mı diyorsunuz belki. 
Demeyin! 
Çünkü Sayarak Zayıfla - 5333 bir diyet yöntemi değil aslında. 
Kalori hesapları yok.
Matematik var bu sistemde.
Yapmanız gereken, kilo-boy ve yaş grubu parametrelerini kullanarak kitapta yer alan zayıflama formüllerinden sizin için uygun olanı belirlemek. 
Ve yemek saatlerinizi keyifli bir oyuna dönüştürmek!
Hepsi bu!

Zonguldakspor, Samsunspor, Beşiktaş, Fenerbahçe, Larisa , Korfu  ve milli takım… Oynadığı her takımda farklı tarzı ve duruşuyla hep çok konuşulan futbolcu Tümer Metin, çocukluğundan başlayarak yaşamını anlatıyor. Ailesi, kahramanları, hayalleri, başarıları, üzüntüleri, hepsi var bu kitapta. Yeşil sahalar, soyunma odaları, çıkış tünelleri, takım arkadaşları, taraftarlar, goller, asistler, unutulmaz maçlar ve şampiyonluklar da…
Tümer Metin Metin Olmak’ta kendi portresini kendi kalemiyle çiziyor, futbolun iç dünyasını alabildiğine samimi bir dil ve açık sözlülükle anlatıyor. 

“Onu sahada ik kez gördüğüm anda ve yıllar sonra saha dışında ilk tanıştığımızda aklımdan aynı cümle geçti: “Diğerlerine hiç benzemiyor. Kaybetmekten korkmadan bildiği yoldan dikine ilerleyip kazanıyor!” Şimdi kendi dilinden Tümer’in futbol hayatını okuyunca o izlenimimin arkasındaki nedenleri daha iyi anladım. Dahası futbol düzenimizin kapalı kapıları gözümün önünde bir bir açıldı. Meraklısı bu kitabı mutlaka okumalı!”

Haşmet Babaoğlu

“Elinizde tuttuğunuz kitap, Tümer Metin’in olduğu kadar oynadığı takımların, o takımların taraftarlarının da hikâyesi…. İç ödeşmeyi, kendisiyle yüzleşmeyi hayat ilkesi yapmış birinden de bu beklenirdi zaten: Yaşadıklarını hepimizle paylaşmak… Bu kitap umarım birçok futbol ve spor adamımıza örnek olur, onlara cesaret verir.”

İbrahim Altınsay

“Futboldaki yaşanmışlıkları Tümer Metin’den dinlemek büyük bir keyif. 
Bu hikâyenin içinde Tümer gibi bir futbolcunun idolü olarak yer almak ise benim için onur verici!”  

Metin Tekin

Yedikleri çocuğunuzun davranışlarını nasıl etkiler?
Aşırı şeker tüketimi hiperaktiviteyi tetikler mi?
Sık tekrarlayan ortakulak iltihabının nedeni gıda alerjisi olabilir mi?
Çocuğunuzun yemek seçmesinin nedeni çinko eksikliği mi? 
Tarım ilaçları ve GDO’lu besinler çocuklarda hangi semptomlara yol açar?

Doğru Yiyecek Sağlıklı Çocuk, kronik çocuk hastalıklarının büyük oranda beslenmeden kaynaklandığını ortaya koyuyor. Anne babalara, çocuklarının gelişimine yardımcı olmak için beslenme kaynaklı sorunları ortadan kaldırabilecek basit ve uygulaması kolay çözümler sunuyor.
Bu kitapla çinkonun çocuk gelişimindeki önemini keşfedecek; glütene ve sütte bulunan kazeine aşırı duyarlılığın ne kadar önemli olduğunu öğrenince şaşıracaksınız. İlaçlara başvurmadan önce hiperaktivite ve kaygı sorunlarına magnezyumla ve balıkyağıyla da çözüm bulunabileceğini fark edeceksiniz. 
Amerika’da “Beslenme Dedektifi” olarak tanınan Kelly Dorfman, anne babalara çocuklarının sağlık sorunlarında bir dedektif gibi iz sürmeyi öğretiyor ve çocukları ilaçlardan kurtarmanın yolunu gösteriyor.



Mehmet Öklü, 2008’de Şişli Kaymakamlığı görevine başlarken, Hükümet Konağı’nın 19. yüzyılın önemli devlet adamlarından Köse Mehmet Raif Paşa’nın Taş Konak’ı olduğunu öğrendi ve yapıyı İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi kapsamında restore ettirmeyi başardı.
Taş Konak’ın Türk edebiyatı açısından da önemi var: Raif Paşa’nın büyük kızı İhsan Raif Hanım (1877-1926), kısa ömrünün değişik dönemlerini bu konakta geçirmişti.
İhsan Raif Hanım, Ahmet Haşim’in “Benim anladığım hece vezni ile milli şiiri iki kişi yazmıştır: Rıza Tevfik ve İhsan Raif Hanım” sözüyle hakkını teslim ettiği öncü bir şair: Beş Hececiler’in “abla”sı. “Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime” ve “Neden gülmesin gül gibi yüzler” gibi pek çok şarkıdan hatırlayacağımız bir imza. Ayrıca mitinglerde ateşli nutuklarla, şiirlerle, yazılarla Kurtuluş Savaşı’na destek olan öncü kadınlarımızdan.
Kimseye Etmem Şikâyet, İhsan Raif Hanım’ın hazin hayatını dönemiyle birlikte anlatırken, üçüncü eşi, Fecr-i Âticilerin “Sanat şahsi ve muhteremdir” sözünün sahibi Şahabettin Süleyman’a da önemli bir yer veriyor.


1990’ların ortaları.
İsveç’te yaşanan büyük ekonomik krizin ardından, binlerce kişinin işten atılması ya da iflas etmesinin üzerinden çok zaman geçmemiştir.
Bir seri katil, İsveçli zengin işadamlarını kendi evlerinde, iki el ateşle öldürmeye başlar. Duvara saplanan kurşunlar işin içinde Rus mafyasının olduğu şüphesini uyandırır… Başka bir ipucu da yoktur; katil bir evden alelacele çıkıp geride bir caz müziği kaseti bırakana kadar…
Bu zorlu cinayet vakalarını çözmek için İsveç’in çeşitli bölgelerinden, birbirinden yetenekli altı polis memurundan oluşan, özel bir polis gücü toplanır. Cinayetlerin arasındaki bağlantıyı araştıran A Takımı katili bulmak için müthiş bir takibe koyulacaktır. 

Kemal Anadol’un, önceki romanlarında olduğu gibi, çok sayıda belge, bilgi ve tanıklıktan yararlanarak kaleme aldığı ve Yunanistan’ın 1941-45 arası acılı tarihini işlediği Kasırga “Aera!”, antifaşist direnişin ve İç Savaş’ın isimsiz kahramanlarını ve o kızgın koşullarda yaşanan tutkulu bir aşkı anlatıyor. 
İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’nın pek çok ülkesi gibi Yunanistan da Nazi Almanyasının işgaline uğradı. 1941’de başlayan işgal sonucu, Yunan Kralı İkinci Georgios Kahire’de İngiltere’nin himayesinde bir sürgün hükümeti kurdu. Aynı sıralarda anakara Yunanistanında ve Ege Adaları’nda Yunanistan Komünist Partisi’nin önderliğinde faşizme karşı direniş başlatıldı. Kurtuluş Savaşı biteli 20 yıl bile olmamışken, geçmişi unutan Türk halkı, casusların cirit attığı bir siyasi ortamda, Hitler’in açlıktan öldürdüğü Elenlere Kurtuluş ve Dumlupınar gemileriyle bin bir güçlükle insani yardım yetiştirmeye çalıştı. 
Kasırga “Aera!”, Anadolu, Balkanlar ve Akdeniz’de yüzyıllardır iç içe yaşayan halkların, savaş cehenneminde savrulup giden hayatların ve ayakta kalmaya çalışan insanların romanı. Baş döndürücü bir hız, can pazarındaki insanlar…