9 Ekim 2013 Çarşamba


1970’li yıllar… Samatya’daki bir evde gerçekleflen üç flüpheli ölüm olayı…
Yıl 2011: Ölümlerin üstünü örten kalın sır perdesini tecrit edildi€i mekânda hatırlayıp yazarak aralamaya çalıflan, 2007 yılında akıl sa€lı€ını yitirdi€i düflünülen, cinayete tam teflebbüsten mahkûm bir yazar... 
Saplantının ötesine geçen, zaman zaman mikro tarih çalıflmasına dönüflen, müthifl bir arafltırma ve iz sürme çabası… 
‹brahim Yıldırım, Bıçkın ve Orta Halli romanındaki “Cinayet, Ülke, Cinnet” izle€ine yeniden dönüyor; polisiye edebiyatın bütün olanaklarını kullanarak okuru kıflkırtıcı, sıradıflı bir yolculu€a ça€ırıyor.

Siz ba€ırtılı, flarkılı türkülü geveze meydanını bofl verin. Samatya iflte böyle bir yerdir; kuytu, gölgeli ve a€zı sıkı bir semttir. Böyle oldu€undan ben de muhabirin karflılafltı€ı engellerin benzerlerini aflmaya çalıflmıfl, ancak insanları konuflturamadı€ımdan ço€u kez istedi€im bilgilere ulaflamamıfl, yıllar öncesine ait sorularıma yanıt vermek yerine yüzüme ürküyle bakan semt sakinlerine derdimi anlatmakta zorlanmıfltım. Üstelik o sıralar Samatya, siyasi bir cinayetin matemini ve tedirginli€ini yaflıyordu. Kısacası çaresizdim: Engelin yamacında durup gazete haberlerine ve internet arflivlerine yönelip kendimce çözümler üretmekten baflka yapaca€ım bir fley yoktu.

İstanbul Dörtlüsü, Kayıp Kuşak, Ölümsüz Antikite gibi roman serileriyle iz bırakan yapıtlar ortaya koyan romancı, öykücü ve oyun yazarı Hikmet Temel Akarsu, edebiyatın derin sularında seyreden okurların yakından tanıdığı bir isim. 
Yazarın üçüncü öykü kitabı Şairlerin Barbar Sofraları, toplumda daima merak duyulan edebiyat mahfillerinin iç dünyasına götürüyor bizi. Dışarıdan parıltılı, ışıltılı, yaldızlı gözüken şairler dünyasının içsel acılarını, özlem ve tutkularını, biçare adanmışlığını, kimi zaman dekadan yaşam tarzını, kimi zaman soylu feragat duygusunu ve çılgınlıklarını gözlerimizin önüne seriyor. 
Şairlerin Barbar Sofraları, hüznün derinliklerinde sürüp giden trajikomik varoluşumuzu benzersiz bir edebi dille anlatıyor. Şairlerin iç dünyası ve yaşam tarzları belki de ilk defa bu denli ironik ve coşkulu bir anlatı dünyasının platosu oluyor.

Bir adam kaç para eder? ‹nsan hayatının bedeli ne kadardır? Kaç para etti€ini bilmek, ölece€in günü bilmek gibi bir fley. Ben yirmi milyon dolar ediyorum. Bu çok fazla. Ancak düflündü€ümden çok daha az. Belki de dünyanın en pahalı adamlarından biriyim. E€er benim yirmi milyon dolarım olsa, onunla ne yapaca€ımı çok iyi biliyorum: Tamamını verir, eski hayatımı geri alırdım; bu kadar etmeden önceki hayatımı. 

Eski mafya üyesi Giovanni Manzoni mahkemede eski arkadaflları aleyhine tanıklık edince Tanık Koruma Programı’na alınır ve yeni bir kimlikle ailesiyle birlikte Fransa’nın Normandiya bölgesine yerlefltirilir.
Manzoni’nin yeni adı: Fred Blake’tir. 
Fred, haksızlı€a u€radı€ını düflünür ve yafladıklarını herkese anlatma iste€iyle yanıp tutuflarak bir kitap yazmaya karar verir. 
Karısı Maggie geçmiflte yafladıklarını unutmak istercesine kendini hayır ifllerine adar. Kızları Belle’in tek derdi güzel olmak ve ilgi çekmektir. 
O€ulları Warren ise babasının yolundan gider. Artık okulda haraç toplamaya bafllamıfltır.

Ve hayatın acı gerçe€i karflılarındadır: Mafyaya bir kez bulaflınca kurtulufl yoktur. Bela pefllerini bırakmayacaktır.

Elinizdeki kitap, Kasım 1922’den Ağustos 1923’e kadar Lozan müzakereleri ve antlaşması üzerine TBMM’de yapılan açık ve gizli görüşmelerin, yapılan oylamaların ve çıkarılan kanunların tam metnini içeriyor. TBMM’nin özellikle gizli oturumlarında muhalefetin Lozan’a yönelttiği eleştirileri, İsmet Paşa’nın, Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Bey’in ve Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın cevaplarını, yapılan oylamaları, kabul ve ret oyu verenlerin listesini bu kitapta okuyacaksınız.

Tutanaklarda görülecektir ki, sadece Misak-ı Milli sınırları ve kapitülasyonlar değil, Musul ve Kürt meseleleri ile laiklik konusu da Lozan sürecinde Meclis’te çok tartışılmıştır.

Taha Akyol, kitaba yazdığı önsözde “Zafer mi hezimet mi?” tartışmalarını ele aldı, ulus-devlet ve laiklik kavramlarıyla Lozan’ın ilişkisini analiz etti. Sefa Kaplan tutanakların dilini sadeleştirerek yayına hazırladı.

Lozan Antlaşması’nın 90. yıldönümünde, Meclis tutanaklarını okumak bugünkü birçok siyasi tartışmayı anlamlandırmak açısından da okurlara değerli bir kaynak teşkil edecektir.

Toplumun farklı kesimlerinden seçilmiş sağlam kimlik ve kişilik sahibi kadınların ele alındığı bu öykülerde, kadın-erkek ilişkisinden kardeşliğe, ana-oğul, usta-çırak, öğrenci-öğretmen ilişkisine varıncaya kadar, her türden insan ilişkisi ele alınıyor, didik didik ediliyor. Böylece, bir öyküde zeytinlik sahibi bir kayınvalide ile gelininin, başka bir öyküde ise kendisi de bir yazar olan anlatıcı erkek ile öykücü kadın kahramanın didişmeli, ama sonuna kadar dürüst ve karşı tarafa saygıda kusur etmeyen sessiz rekabetini izleyebiliyoruz. 
Yılmaz Karakoyunlu, hayata ve başkalarına karşı davranışlarını belirleyen güdülenmeler ne olursa olsun bütün kahramanlarına, tıpkı onların birbirlerine karşı davranışları gibi, nesnelliği elden bırakmadan, sevgiyle ve dozunda bir merhametle yaklaşıyor.

Aşk, dilimizin en yorgun 
sözcüklerinden biri...


1914 yazında Atlantik Okyanusu’nda seyreden görkemli Empress Alexandra bir patlama sonucu sulara gömülür. Geminin yolcularından Henry Winter efli Grace’e alelacele denize indirilen filikalardan birinde yer bulur, kendisi ise gemide kalır. Tıka basa dolu filikanın, kapasitesinin üzerinde kazazede taflıdı€ı kısa sürede anlaflılır. Ço€unlu€un kurtulması için bazılarının ölmesi gerekecektir.

Kazazedeler hayatta kalma mücadelesi verir, filikada iktidar kavgası sürerken Grace sıradıflı yaflamöyküsünü anımsar. 

Hayata Tutunanlar, cankurtaran filikasında geçen gerilim dozu yüksek bir roman. Hakları 25 ülkeye satılan kitap, yayımlandı€ı ülkelerde büyük bir ilgiyle karflılandı; unutulmayacak bir roman kahramanı yarattı. Ülkemiz okurları da cinayet suçundan yargılanan 22 yaflındaki dul Grace Winter’ı tanıdıkça flaflıracak ve onun hayat mücadelesine kendilerini kaptıracaklar.


Charlotte Rogan son derece insani bir özelli€i, kendini aldatma 
becerisini yanıltıcı basitlikte bir gemi kazası ile kurtulma hikâyesi üzerinden anlatıyor.

 J.M. Coetzee

Hayata Tutunanlar’ın edebi seviyesi heyecan verici, hikâyesi ise 
son derece dokunaklı. Romanı bir oturuflta bitirdim. 

Emma Donoghue – Oda’nın yazarı

Harika bir kitap!.. Kitabın ilk sayfalarına göz atan bir okurun kitabı elinden bırakabilece€ini zannetmiyorum… ‹ddialı ancak hileye baflvurmayan bir kitap okumak ne kadar iç açıcı. Yazar konusuna hâkim ve ne yaptı€ını iyi biliyor.    

Hilary Mantel