30 Nisan 2012 Pazartesi


Avrupa’nın en çok okunan polisiye yazarlarından, romanları 25 dile çevrilen
İsveçli yazar Camilla Läckberg şimdi Türkçede.

Yazar Erica Falck anne babasının ani ölümünden sonra, çocukluğunun geçtiği Fjällbacka kasabasına döner. Beklenmedik bir rastlantı sonucu, yıllardır görmediği çocukluk arkadaşı Alex’in cansız bedenini bulur. Güzeller güzeli Alex buz gibi evinde, küvette yatmaktadır, bilekleri de kesiktir.
Erica, Alex’in ailesinin isteğiyle onun hakkında bir anı yazısı hazırlamaya girişir. Erica’nın yıllar boyunca uzak kaldığı dostu hakkındaki merakı giderek takıntıya dönüşürken, kasabanın dedektifi Patrik Hedström de davayla ilgili şüphelerinin izini sürmektedir. Yolları kesişen Erica ile Patrik karşı konulmaz biçimde birbirlerine doğru çekilirken, bir yandan da küçük kasabanın büyük sırrını çözmeye doğru adım adım ilerlerler.

“Camilla Läckberg polisiyenin kraliçesi.”
Bild am Sonntag

 “Läckberg korkunç sırların üstünün asla tamamen örtülemeyeceğini ve susmanın ruhu nasıl öldürdüğünü ustalıkla anlatıyor.”
Publisher’s Weekly

“Elinizden bırakamıyorsunuz. Läckberg sonuna kadar heyecanı koruyor.”
Viva

Devlet Bahçeli’nin Başbakanlık’ta özel danışmanı, MHP Ankara Milletvekilli ve Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı MHP’deki siyaset yıllarını anlattığı kitabında, siyasi gündemde bugün de tartışılan önemli konulara ışık tutuyor.
DSP-MHP-ANAP koalisyonuyla kurulan 57. Hükümetin sonunu hazırlayan kırılma noktaları, Bahçeli’nin 2002 erken seçim çağrısı, Öcalan’ın idam dosyası, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi, MHP-AKP’nin türban işbirliği, AKP’nin kapatılma davası, PKK’nın siyasallaşması, Başbakan’ın  “Kürt açılımı”, İmralı’yla pazarlıklar, siyasi hayatımızda ABD’nin rolü, 2010 Anayasa referandumu ve AKP’nin gizli gündemi, MHP-Fethullah Gülen gerginliği, 12 Haziran 2011 seçim sürecinde MHP’yi hedef alan siyasi komplolar, MHP’nin içyapısı ve çekişmeler, genel başkanlık hesapları ve arkasındaki güçler, Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı niyeti, bu sürecin riskleri ve sürprizleri, yeni anayasanın zorlukları, tüm bu gelişmelere çok yakından tanıklık eden Bölükbaşı’nın anlatımıyla sunuluyor.

Hayat görünmeyen yüzünü resmetmek isterse, fırçayı kimin eline vereceği belli olmaz...

Osmanlı’nın sonu, yeni cumhuriyetin başında İzmirli iki aile; Levanten Montanarolar ile Cenubîler...
Karanlıktan korkup geceyi seven Ali Cenubî, ölümün eşiğinde “babadan doğ” emri alan Antonio Montarano, susarak konuşan Gönül, anlamadığı bir dua zihnine nakşolan Rosa, her şeyin tarihini tutup kendi tarihinden kaçan Sefer Dayı, içindeki mücevheri bilmeyen kuyumcu Galip, tek adla binbir kılığa giren Hayatî…

Geceden Doğan, kuşaktan kuşağa aktarılan aşikâr ve sırlı bilginin hikâyesi. Atlara bir güzelleme...
...Gece dik durmayı öğretiyor Alisine. Beli ile beyni arasındaki teması keşfetsin diye yapıyor bunu. Binicinin aslında eğerin üstünde değil, içinde olduğu açığa çıkıyor. Bu da kalçalarındaki sarsıntıyı güçlü bir şekilde hissettiriyor Ali’ye. Her titreşim bir kelime. Tekrarlanana tekrarlana vecde getiriyor onu. Bacaklarının arasından belkemiğine, oradan başına doğru yükseliyor darbeler. Bir azamet, bir letafet hali... Ali ata değil kendi vücuduna biniyormuş meğer...

12 Nisan 2012 Perşembe

Büyümenin ve hissedarlar için değer yaratmanın anahtarı, işin her adımında inovasyon yaratmak ve kültürün bir parçası haline getirmektir. Peki bunu nasıl gerçekleştiririz?

Liderlikle. Elbette ki bu, kurum kültürünü ve inovasyon süreçlerini birleştirerek güçlü ve kendi kendine yetebilen bir model oluşturma vizyonuna ve sorumluluğuna sahip bir lider gerektirir.

Böyle bir lideri olmayan şirkette sürdürülebilir bir büyümeden söz etmek zordur. Sürüden Ayrılmak böyle bir lider olmak ve şirketini kararlı adımlarla geleceğe taşıyacak yeni liderler yetiştirmek isteyenler için yazıldı.


İnovasyon liderliği alanının öncülerinden Bilal Kaafarani ve Jane Stevenson, sektördeki diğer kuruluşların oluşturduğu inovasyon alanında sürüden ayrılmaya yönelik, tüm çalışanlarınızı, teknolojilerinizi ve kaynaklarınızı kullanarak yaratabileceğiniz basit ama güçlü bir model sunuyorlar.

Sürdürülebilir büyüme ve pazar hâkimiyeti için yol haritanızı hazırlarken vazgeçilmez bir element olan inovasyon kültürünü yaratmak ve sürekliliğini sağlamak üzerine ilham alabileceğiniz değerli bir rehber.


“Bu kitapla inovasyon, uygulama kolaylığı sunan bir yapıya kavuşuyor. Kesinlikle okumalısınız.”


Angela Ahrendts, Burberry İcra Kurulu Başkanı


“Harika bir kitap! Sürüden Ayrılmak inovasyonu ustalıkla tanımlıyor

ve büyüme açısından doğru kültürün yaratılmasında inovasyonun

kritik rolünü belirliyor.”


Marco Jesi, Limoni Profumerie S.P.A. Yönetim Kurulu Başkanı


“Kaafarani ile Stevenson geleneksel düşünce tarzında ‘sürüden ayrılarak’ inovasyona bakışımızı sonsuza dek değiştirecek güçlü bir

tez yaratmayı başarmışlar.”


Judith Glaser, Benchmark Communications Inc. CEO’su

Kaderin

canlı olduğuna inanırım...


Kocamın sevgilisine çıplak bedenimle sarılıp yattığımdan dolayı hiçbir zaman pişmanlık ve utanç duymadım. Tam aksine, bu duyguların bazen lüks olabildiğini anladım. Ertesi gün, Nigel’ın son nefesi, o uzun uyku tünellerinden birinde takılıp kaldı. Bir meteor gibi girdiği hayatımı, aynı süratle terk etmişti. Ama yumuşak, alıngan teninin izi bende kalmıştı. Bedeni güverteden okyanusun derin sularına bırakılırken sağ göğüs başımın sızladığını hissettim. Sanki emzirdiğim bebeğimi, ölümün ıslak, soğuk derinliğine bırakıyordum.


Doksan altıncı yaşında son uykusuna dalan Hüma, geride bıraktığı hatıratındaki sırlarıyla ailesini derinden sarsmıştı. Ama anlatacakları bu kadar değildi.


New York’ta bir bankanın kasasında duran ikinci defteri bulmasını torunu Hüma’ya vasiyet etmiş ve ona tiyatro oyunu gibi hazırladığı bir yolculuk armağan bırakmıştır. Şimdi, genç kadın babaannesinin sırlarının peşinde, süresi, sonucu, dönüşü belirsiz bir serüvene başlamak üzeredir. Bildiği bir şey vardır. O da babaannesinin şu sözleri: “Hayatını kendi seçtiğin gibi yaşarsan senin olur, unutma!”


Aurora’nın İncileri Nermin Bezmen’in Sır kitabında

ustaca kurguladığı, aşkla, tutku ve cesaretle örülmüş

bir hayatı bu kez torun, genç Hüma’nın kendini

keşfedişindeki yol haritasına dönüştürüyor.

Sır’ın ikinci perdesi açılırken Hüma için de

bilinmezlerle dolu bir yolculuk başlıyor.


Nedim Şener 3 Mart 2011’de gözaltına alındı. “Bir yanlışlık var, gidip hemen halledip döneceğim” diye düşünüyordu. Ancak 7 Mart 2011’de girdiği Silivri Cezaevi’nden 12 Mart 2012’de çıkabildi. Tam 376 gün eşinden, çok sevdiği kızından, arkadaşlarından ve tabii mesleğinden uzak kaldı.
O gerçeği aramak için yola çıkmış bir gazeteciydi. Yolsuzluk, çeteler, vergi kaçakçılığı, hayali ihracat gibi pek çok konunun yanı sıra Hrant Dink cinayetinin
izini sürüyordu. Yaptığı haberler, yazdığı kitaplar ona ödüller kazandırdı.
Tabii düşmanlar da…
Nedim Şener, adını kızının sorduğu
sorudan alan son kitabı Baba, Seni Neden
Oraya Koydular?’da kendisini cezaevine
götüren süreci anlatırken parmaklıklar ardında yaşadıklarının ve mahkeme sürecinin bilinmeyen yönlerini de okurla paylaşıyor.

“Herkesin bir ‘doğrusu’ vardır hayatta, gazeteci olarak benim görevimse ‘gerçekleri’ aktarmak. Gerçeğin peşinde koşmanın bedelini ‘komplo’ ile 13 ay Silivri Cezaevi’nde tutuklulukla ödedim.
‘Onlar gazeteci değil terörist’ diyen siyasetçilerden; gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından ‘yargısız infaz’ yapan gazetecilerden utandım.
İçimde, hak, hukuk ve adalet adına ne varsa yıkarak beni hapsettiler, ama başarılı olamadılar. Çünkü gerçekler hapsedilemez.”