2 Eylül 2013 Pazartesi


“İstanbul’daki en parlak zihinlerden biri.” 
Fareed Zakaria, CNN

“Çok cesur ve zarif bir Müslümanca özgürlük müdafaası.” 
Financial Times

“Türkiye’de ve İslami Ortadoğu’da liberal demokrasi imkânları 
üzerine çok orijinal bir yorum.” 
Wall Street Journal


Mustafa Akyol, 2011’de İngilizce yayımlanan ve Türkçe baskısı için gözden geçirdiği kitabında Müslüman dünyadaki “özgürlük açığı”nı ele alıyor. 
Ve şu kritik soruyu soruyor: 
Müslüman dünyadaki otoriter rejim ve akımlar, İslam’dan değil de, acaba dünyanın bu kısmında kökleşmiş siyasi kültürler ve sosyal yapılardan kaynaklanıyor olabilir mi? 
Başka bir ifadeyle, acaba otoriter Müslümanlar, hasbelkader Müslüman olmuş otoriter insanlar mı?
Tüm dünyayı ilgilendiren bu temel sorunun ardından, İslam düşüncesindeki “bireyci” ve “hürriyetçi” damarı gözler önüne seren Akyol, okurlara özgürlükçü bir İslam’ın pekâlâ mümkün olabileceğini de gösteriyor.

İzlanda’dan Surinam’a gidecek Per se, dokuz mürettebatıyla fırtınalı bir akşamda yola çıkar. Geminin el değiştireceği ve mürettebatın bu seferden sonra işten atılacağı söylentileri büyük huzursuzluk yaratmıştır. İçlerinden bir grup gemiye gizlice silah sokup açık denizde motoru durdurma ve şirkete rest çekme kararı almıştır. Şeytan diye bilinen mafya babasının yanlışlıkla gemiye binmesi, korkunç bir cinayet işleyen bir gemicinin sefere katılması işleri iyiden iyiye karıştıracaktır. Per se adeta lanetlenmiş bir gemidir. Mürettebatı ise karanlık, korku dolu bir yolculuk beklemektedir.  

“İnsanı tekrar tekrar başa döndürüp yeni korkulara salan bir roman. Heyecan ve ürperti dolu geceler geçirmek garanti.”

Der Spiegel

“Bir kitap okumak nadiren bu denli korkutucu, karanlık ve tehditkâr hisler uyandırır... Baştan sona artan gerilim, gemide bulunanların içindeki karanlık ve kötülüğü acımasızca ortaya çıkarıyor.”

Die Welt

Osmanlı hanedanı üyeleri, 1924 yılında yurtdıflına çıkarıldılar. Simplon Ekspresi ile ‹sviçre’ye ya da vapurla Beyrut’a giden aile üyeleri, zaman içinde Fransa, ‹sviçre, Beyrut, Mısır, ‹ngiltere, ABD hatta Brezilya gibi farklı ülkelere da€ıldılar. 1952 yılında kadınlara, 1974’te erkeklere verilen Türkiye’ye dönüfl izniyle bazıları ülkeye döndüler, di€erleri ise yafladıkları yerlerde kalmayı tercih ettiler. 

1924’te Türkiye’den ayrılmak zorunda kalan, dönüfl izni çıktı€ında ülkelerine kavuflan aile üyelerinden pek ço€u artık hayatta de€ilse de onların çocukları ve torunlarından birço€u dünyanın çeflitli yerlerinde yaflamlarını sürdürüyorlar. ‹nci Döndafl ile Ali Serim, Osmanlı ailesinin 12 kadın üyesiyle röportaj yaptılar. Onlardan sürgünden sonra ailelerinin neler yafladı€ını, hanedana mensup olmanın hayatlarında neleri de€ifltirdi€ini dinlediler. Birbirinden farklı kader çizgileriyle de olsa, yaflamöykülerinde sürgünün izini sürdüler. Hürrem Sultan’ın Torunları, bu toprakların hüzünlü hikâyelerinden birini 12 kadının a€zından anlatıyor. Kitabın önemli özelliklerinden biri de, 2012 yılında hayata veda eden Nesliflah Osmano€lu’nun son röportajlarından birini içermesi.    

Boston’daki‭  ‬Çin Mahallesi’nde kesik bir el bulunur‭. ‬Ardından bir binanın çatısında da elin sahibi‭. ‬Simsiyah giyinmiş‭ ‬bir kadındır bu ve boğazı‭ ‬bir kılıçla kesilmiştir‭. ‬Cesedin yanında bulunan susturuculu silah ise akla kiralık katil olasılığını‭ ‬getirmektedir‭. ‬
Araştırmaları‭, ‬Maura Isles ile Jane Rizzoli’yi on dokuz yıl önce Çin Mahallesi’ndeki bir restoranda yaşanan tüyler ürpertici bir katliama ve bu katliamla bağlantılı‭ ‬görünen kayıp kızlara götürür‭. ‬Tanıklıklarına başvuramadıkları‭ ‬bu kızlardan biri‭, ‬bütün olayların kilit noktasındadır ve söyleyecek çok‭ ‬şeyi vardır‭.   ‬

Sessiz Kız‭ ‬Tess Gerritsen’in en iyi romanlarından biri‭.‬”‭ ‬
Associated Press

“Nefes kesici‮…‬‭ ‬Gerilim yüklü‭, ‬heyecan dolu bir macera‭.‬”
Times Record News

Bir tablo hayal edin.
Sanat eseri.
Miras. Size ait.
Tuvali, Türkiye co€rafyası.
Boyası, flehit kanı, alın teri.

Her sabah uyanıyorsunuz.
Gururla seyrediyorsunuz.

Ama, birileri her sabah sizden önce uyanıp o tablonun baflına geçiyor 
ve orasına burasına minik minik fırça darbeleri atıyor.
Her sabah bir minik fırça darbesi.
Usta ifli.
Küçük küçük de€ifliyor tablo.
Aniden de€il.
Milim milim.
Alıfltıra alıfltıra.
Yedire yedire.

Aradan yıllar geçiyor.
Tablo, o tablo olmaktan çıkmıfl!
Komple de€iflmifl.
Dedim ya, kanıksamıflsınız.
Bakıyorsunuz bakıyorsunuz…
Tablo, hâlâ aynı tablo zannediyorsunuz.

Peki ne yapılabilir?
Fark, nasıl fark edilebilir?
Orijinal’in aslında ne kadar de€iflti€i…
Ne hale getirildi€i…
‹lk bakıflta nasıl anlaflılabilir?

Tek çare var. Kıyas.
Tablonun ilk haliyle...
Son halini yan yana koymalı.