2 Eylül 2013 Pazartesi


Bir tablo hayal edin.
Sanat eseri.
Miras. Size ait.
Tuvali, Türkiye co€rafyası.
Boyası, flehit kanı, alın teri.

Her sabah uyanıyorsunuz.
Gururla seyrediyorsunuz.

Ama, birileri her sabah sizden önce uyanıp o tablonun baflına geçiyor 
ve orasına burasına minik minik fırça darbeleri atıyor.
Her sabah bir minik fırça darbesi.
Usta ifli.
Küçük küçük de€ifliyor tablo.
Aniden de€il.
Milim milim.
Alıfltıra alıfltıra.
Yedire yedire.

Aradan yıllar geçiyor.
Tablo, o tablo olmaktan çıkmıfl!
Komple de€iflmifl.
Dedim ya, kanıksamıflsınız.
Bakıyorsunuz bakıyorsunuz…
Tablo, hâlâ aynı tablo zannediyorsunuz.

Peki ne yapılabilir?
Fark, nasıl fark edilebilir?
Orijinal’in aslında ne kadar de€iflti€i…
Ne hale getirildi€i…
‹lk bakıflta nasıl anlaflılabilir?

Tek çare var. Kıyas.
Tablonun ilk haliyle...
Son halini yan yana koymalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder